29 EKİM CUMHURİYET BAYRAMI.



Yıl 29 Ekim 1926. Osmanlının bakiyesi Türkiye Cumhuriyetinin kuruluşunun ilanı. Yıl 29 Ekim 1926. Kendi köklerinden kopartılarak yönü ve yüzü batıya döndürülmek istenen bu necip milletimizin yönünü ve yüzünü Allah cc nun lütfuyla tekrar doğuya, kendi aslına, özüne, tarihine, şuuruna döndürecek olan asil insan Prof Dr. Necmettin ERBAKAN hocamızın doğum günü. Her fani gibi 27 Şubat 2011 günü milyonlarca insanın iştirak ve gözyaşıyla hakkın rahmetine uğurladığımız Erbakan hocamız; 84 Yıllık ömrü hayatını ilme, İslam’a ve tüm insanlığa hizmete adadı. Bir devletin yapabileceklerine denk bir hizmet sığdırdı ömrüne. İslamsız saadet olmaz, Şuursuz Müslüman olmaz, Cihad’sız İslam olmaz gerçeğini idrak etmeden, Dünya ve ahiret ’in ebedi huzuruna ulaşılamayacağını öğretti bizlere. O biliyor ve inanıyordu ki; İslam anlaşılamadığı sürece insanlık huzur ve saadete kavuşamaz. Öldükten sonra nasıl anılmak istersiniz sualine “ Allah yolunda cihad eden bir mü’min” olarak anılmak istiyorum cevabıyla karşılık verdi. Evet, bizlerde tüm kalptenliğimizle ve hücrelerimizle şehadet ediyoruz ki o Allah yolunda tüm insanlığın dünya ve ahiret saadeti için cihad eden bir mü’mindi.

Cenabı hakka hamd ve şükrediyorum ki Erbakan hocamızı tanıma şerefini lütfetti. Vefatından birkaç yıl önceydi. Bulunduğum mahalde teşkilâti bir kısım çalışmalar kalbimi mutmain etmiyor ve bendeniz bu durumu ilgili ortamlarda yüksek sesle dile getiriyordum. Tabi olarak buda kendi yaklaşımlarını teşkilat prensipleriymiş gibi uygulayan bir kısım şahsiyeti rahatsız ediyor; dolayısı ile istenmeyen bir kimse olarak görülüyorduk. Ne vahimdir ki o günlerde bizi istenmez görenlerden bugünlerde geriye kimse kalmadı. Böylesine sıkıntılı bir dönemde bir gün Erbakan hocamızı rüyamda gördüm.

Kütüphane varî bir yerde L şeklinde bir masada önümde bir kitap yönüm tam kapı istikametinde oturuyorum. Biranda kapıdan içeriye Erbakan hocamız girdi. Koltuğunun altında ismi çok bariz bir şekilde okunan “ YENİDÜNYA” dergisi vardı. Hocam ben ayağa kalkma fırsatını bulamadan oturduğum yere yaklaştı ve sağ elini yumruğu sıkılmış, şehadet parmağı açık bir şekilde yukarı kaldırarak bana doğru uzattı ve “ bana bak dedi. Bizim ilkokuldan mezun olan öğrencilerimizin seviyesi ortaokuldan mezun olan öğrencilerin seviyesinde olacak. Ortaokuldan mezun olan öğrencilerimizin seviyesi liseden mezun olan öğrencilerin seviyesinde olacak. Liseden mezun olan öğrencilerimizin seviyesi üniversiteyi bitiren öğrencilerin seviyesinde olacak. Üniversiteyi bitirmiş olan öğrencilerimizin seviyesi doktorasını bitirmiş kimselerin seviyesinde olacak…” Böyle devam etti ve ben uyandım. Kendi kendime Ya Rabbi şüphesiz senin hikmetinden sual olunmaz. Bu rüyadan ne mana ve vazife çıkarmalıyım diye düşündüm.  Erbakan hocamızı tanıdığımız günden bu güne hep “ Yeni Bir Dünya” diyordu. Peki, neden böyle diyordu. Diğer siyasi hareketlerin her birinin kendine özgü bir takım sloganları var. Bizimde bir sloganımız olsun için mi bunu söylüyordu. Elbette ki hayır. “O” Yeni Bir Dünya demesinin gerekçesini şöyle izah ediyordu. Bugün yeryüzünde kuvveti hak sebebi sayan bir inanç hâkim. Bunlar kuvveti hak sebebi saydıklarından Afrika da Müslümanların coğrafyasına saldırıyor, Afganistan’a saldırıyor, Suriye’ye saldırıyor Libya’ya saldırıyor Irak’a saldırıyor ve işgal ediyor.  Sen niye bu coğrafyalara saldırıyorsun dendiğinde; efendim ben kuvvet sahibiyim dolayısıyla bunu yapmaya hak sahibiyim. Çünkü bu topraklarda benim menfaatim var diyor. Kuvveti hak sebebi sayan bu batı zihniyeti sebebiyledir ki insanlık acı ve ıstırap içinde inim inim inliyor. “ çevremizde olup biten bu olaylardan Allah’ın kendine hidayet verdiği kimseler sorumludur, zira cahilin kusuruna bakılmaz” diyerek bu zulmü önleyecek olanların ancak Müslümanlar olabileceğine dikkat çekiyordu. İşte bu sebepten dolayıdır ki mutlaka bu anlayışın değişmesi gerekiyor. Bu anlayışın yerine Hak ’kın üstünlüğüne dayalı Adil bir “ Yeni Dünya ” medeniyetin kurulması gerekiyor. Peki, bu Yeni Dünya kimlerle kurulacak? İşte bu rüyadan çıkardığım ders: Erbakan hocamız koltuğunun altındaki “yenidünya” dergisi ile bize bir ufuk bir hedef gösteriyor ve diyor ki; bu dünya sıradan insanlarla kurulmaz, ancak bu evsafta yetişmiş kaliteli, kalifiye, donanımlı bir nesil ile mümkündür. Bu sebeple iç ve dış sıkıntılarımızın bilgi ilim iman ve amel sahibi kimselerle ancak çözülebileceğini bize işaret ediyor diye düşündüm. İşte o günden sonra bu meyanda inandığım ve adandığım tek çıkış yolunun bu olduğu gerçeğidir. Bir şey kendi gerekliliğini ve gerçekliğini kabullendirinceye kadar tenkit edilir ve tahkir edilir. Kendi gerekliliğini ve gerçekliğini kabullendirdikten sonra ise takdir ve teşvik edilir. İnanmışlık ve adanmışlık, sabır, sebat ve gayretle ancak bu sonuç elde edilir. Bugün bir kez daha hocamızı rahmetle, yâd ediyoruz.

Cenabı hak sonsuz rahmet ve şefkatiyle muamele buyursun inşallah. Onun mefkûrelerine en güzel şekilde sahip çıkmayı, tüm insanlığın kurtuluşu için canla başla son nefesimize kadar Rabbimizin razı olduğu şekliyle çalışabilmeyi Rabbimiz bizlere nasip etsin inşallah.

Türkiye Cumhuriyeti bu inanç ve ruh köküne bağlı olarak ilelebed var olacaktı. insaallah.


YORUM EKLE

banner200

banner196

banner205