AKREBİN HİKAYESİ

 aynağını bilmediğim ancak çok manidar bulduğum bir hikayedir Akrebin Hikayesi…
‘’Bir gün bir derenin kenarında akreple kurbağa karşılaşır. Akrep kurbağanın kendisini derenin karşısına geçirmesini ister. Sırtında akrebi taşımaktan endişe eden kurbağa 'ama sen beni sokarsın' der. Akrep ise bunun ikisi içinde kaybetmek anlamına geleceğini, ikisinin de boğulacağını söyleyerek kurbağayı ikna eder. Derenin orta yerine geldiklerinde akrep kurbağayı sırtından sokar. Kurbağa can havli ve şaşkınlıkla 'neden' diye sorar. Akrebin cevabı basittir: Benim karakterim bu’’.
Son dönemlerde ayyuka çıkan cemaat-siyaset tartışması herkesi üzüntüye ve endişeye sevk etti. Herkes kendi meşrebince açıklamalar yaparken bizler kafamızı sağa sola çevirip acaba hangisi doğru demekten yorulduk.
Öteden beri, her cemaatin savunucusu olmuş ve ‘’sürüden ayrılanı kurt kapar’’ sözü mucibince hangi cemaat olursa olsun insanın bir cemaate müntesip olmasının faydalarına inanmış bir insanım.
Hele hele bizim gibi ‘’sıradan’’ insanların, ilmi seviyelerinin çok yüksek olduğuna ve alim seviyesinde olduklarına inandığım cemaat liderleri ve tarikat şeyhlerine dil uzatmasının çok yanlış olduğuna kaaniyim.
Geçmişte pek çok cemaatin veya akımın konjonktüre göre farklı siyasi hareketlere destek verdiğini veya karşısında olduğunu pek çok kez müşahede ettik. Son dönemlerde dahi bu durumun devam ettiğini, bir önceki genel seçimlerde bir cemaatin iktidar partisi müntesiplerini ‘’domuz sürüsüne benzettiği dahi’’ iddia edilmiş ve İslam Dini’nin ırkçılığın haram olduğu yönündeki açık ifadelerine rağmen, ırkçı kökenli bir partiyi desteklediği söylenmişti.
Bir başka örnek ise 28 Şubat sürecinin hemen devamındaki seçimlerde sağ değerlere sahip olduğu sanılan bir cemaatin açık şekilde Bülent Ecevit’in Demokratik Sol Partisi’ne destek verdiği iddia edilmişti.
Başka bir gerçek ise Cemaatlerin siyasi kadrolarda ‘’kendi adamlarının bulunması şartı ile’’ belli siyasi akımları desteklediğidir. Bununla ilgili Eski Cumhurbaşkanlarından Süleyman Demirel ile ilgili bir hikaye anlatılır:
‘’Bir cemaat, Bakanlar Kurulu’nda kendilerinden birinin bulunması karşılığında seçimlerde Demirel’e destek verir. Bunun için kendilerine söz veren ve cemaatin desteğini alan Demirel seçimi kazanır ve Bakanlar Kurulunu açıklar. Açıklanan bakanların arasında kendi adamlarını göremeyen cemaat mensupları can havli ile Demirel’e giderler ve sayın Başbakan hani bizden kimse yok Bakanlar Kurulunda derler. Demirel o nüktedan tavrı ile cevabı yapıştırır: Ben varım ya!’’
Bütün bunların yanlış olduğunu, cemaatlerin veya tarikatların işinin sadece Allah (C.C) yolunda çalışmak olduğunu düşünenlerdenim. Gerek İslam Tarihinde, gerek Tekke kültüründe veya Türk-İslam geleneğinde Umeraya itaat esastır. Devlet Ricaline saygı duymak esastır. Twitter veya Facebook gibi ‘’cıvık’’ ortamlarda Devletin başı Reis-i Cumhur’a bile küfürlerin savrulduğu günümüzde Cemaatlerin ağırlığına yakışır davranması gerektiğine inanıyorum.
Güncel görüntüye göre, Hükûmet ile Fethullah Gülen Cemaati arasında maalesef bir kavga var. Nur Cemaatinin önemli kollarından biri olan Gülen Cemaatinin büyümesinde ve bugünlere gelmesinde Tayyip Erdoğan ve arkadaşlarının şüphesiz çok büyük katkısı var. Aynı şekilde Balyoz, Ergenekon gibi meşhur davalar, 27 Nisan bildirisi, Cumhurbaşkanlığı seçimi, Referandum süreci gibi Türk Siyasi Tarihi’nin kırılma noktalarında Ak Parti’nin başarılı olmasında Gülen Cemaatinin, kısmen oy anlamında kısmen medya anlamında önemli desteği oldu.
Şimdi bu iki cepheden (üzülerek cephe ifadesini kullanıyorum) hangisinin akrep, hangisinin kurbağa olduğuna karar vermeye çalışıyoruz.
Halk nazarı ile bu kararı vermek çok zor hatta imkansız gibi…
İran’a uygulanan ambargolardan sorumlu olan David Cohen’in operasyonla eş zamanlı olarak Türkiye’ye gelmesi ve buradan İsrail’e geçmesini anlayabilirsek… Nezaket görüşmesi yapmanın ötesinde herhangi bir yetkisi olmadığını bildiğimiz Ana Muhalefet Partisi Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu’nun önce ABD ziyareti, ardından ‘’birkaç kez’’ ABD Ankara Büyükelçisi ile yaptığı ‘’sır’’ görüşmeleri çözebilirsek…
Asıl akrebin kim veya kimler olduğunu anlayabiliriz.
Tekrar buluşuncaya kadar yüzünüzden tebessüm, yüreğinizden sevgi eksik olmasın efendim.
Hoşça bakın zatınıza
Kaynak: Habername.com
YORUM EKLE

banner200

banner205