Dağların Ardındaki Kayıp Hikâyeler

Bir öğretmenin boş zamanlarında ilçe yaşlılarına adadığı özveri ve onlara ait hikayeleri.

Haber Giriş Tarihi: 29.09.2025 15:07
Haber Güncellenme Tarihi: 29.09.2025 15:07
camolukhaber.com

Belgeseller, sadece yaşlılarımızın yüzleri ve anıları değil; aynı zamanda kaybolmaya yüz tutan bir yaşam biçiminin kaydıdır. Onların tanıklıkları ve doğayla iç içe geçen görüntüleri, bize ait olan en değerli mirası, yani toprakla kurduğumuz bağı ve geleneksel bilgeliği geleceğe taşımaktadır diyor Doğukan Osman Sağaz.

Giresun'un Çamoluk ilçesi Yenice köyünde doğan ve çocukluğunu köyde geçiren Doğukan Osman Sağaz (33) şimdi İstanbul'da öğretmenlik yapıyor. Ancak yaz geldiğinde, onu dağların ardına çeken bir tutkusu var: Belgesel yönetmenliği. Kendi ifadesiyle "içindeki ses," onu köy hayatının derinliklerinde saklı kalmış hikâyeleri bulmaya bölgenin kültürel zenginlikleri bazende yöresel tatlarını ekranlara taşımaya yöneltiyor.

Doğukan Osman, köyün kokusunu ve toprağın sesini çocuk yaşta öğrendiğini ve bu durumun, mesleği ne olursa olsun köy yaşamına olan bağını hiç koparmadığını belirtiyor. Üniversitede öğretmenlik okurken bile kısa filmler çektiğini, saatlerini montaj yaparak geçirdiğini anlatıyor. Şiire ve edebiyata olan ilgisi, ona insanı daha iyi anlamayı öğretmiş. Onun için en büyük mutluluk, yaşlı insanları dinlemek ve onların sesi olmak. Çünkü Doğukan Osman'a göre, her yaşlı insan bir ömrün güzelliğini ve tecrübesini içinde taşıyor.

Unutulan Köylerin Sesini Arıyor

Günümüzde birçok belgeselcinin Karadeniz'in sahil şeridine ve bilindik yaylalarına odaklandığını söyleyen Doğukan Osman, "içeride kalan o köylerin hep eksik kaldığını" düşünüyor. Bu eksikliği tamamlamak amacıyla yola çıkan Osman, çobanından çocuğuna, ihtiyarına kadar her insanın hikâyesine talip.

Bu tutkusunu bir örnekle somutlaştırıyor: Bir köyde tanıştığı 104 yaşındaki bir amca ve eşinin ilk günkü gibi taze kalan aşk hikâyesini kayda almış. Bu çiftin hikâyesinin, günümüz gençlerine ve evliliklerine çok şey öğretebileceğini fark etmiş. Yaşlı amcanın vefatından sonra ailesinin kendisine ulaşarak "Artık babamızın hikâyesi unutulmayacak" demesi, yaptığı işin ne kadar değerli olduğunu bir kez daha anlamasını sağlamış.

Her Şeyden Önce Tutku

Doğukan Osman, bu belgeseller için hiçbir zaman para almadığını, yol ve ekipman masraflarını tamamen kendi cebinden karşıladığını belirtiyor. Yaşadığı zorluklara rağmen (yağmurda ıslanmak, kameranın çamura düşmesi, uzun yollar yürümek) hiçbir zaman pes etmemiş. Bu hikâyeleri ekranlara taşımanın, kendisi için her şeye değdiğini ifade ediyor.

Yine de İçinde Bir Sitem Var!

Çekim için yardım istediği bazı muhtar ve dernek başkanlarından "Vaktimiz yok" yanıtını almış ve gerekli ortamı bile sağlamayı düşünmediklerini belirtiyor. Doğukan Osman'ın tek beklentisi, bu köylerin hikâyelerinin kayda alınması iken, bu ilgisizlik nedeniyle nice güzel insanın hikâyesinin izleyiciye ulaşamadığını düşünüyor.

Tüm bu zorluklara rağmen yoluna devam eden Doğukan Osman, "Her insan bir kitap; kimi kapağı kapalı, kimi sayfaları yıpranmış ama her biri anlatılmaya değer" diyerek, bu "kitapları açmak" ve anlatılacak daha çok hikâye olduğunu vurguluyor. O, dağların, derelerin ve insanların gözlerinin peşinde, kayıp hikâyelerin izini sürmeye devam ediyor.

Doğukan Osman; "takipte kalın belki birgün Dedeniz, Nineniz size bir sürpriz yapabilir" diyerek sözlerini noktaladı.

Haber: Murat Özdemir