İSLAMDA TİCARET AHLAKI

İslam dini, işadamının, tüccarın edep ve ahlaki değerlere bağlı olmasını ister. Bu edep ve değerler Kitap ve Sünnetten, sahabe ve Selef-i Salih in’in ticarî ahlakından alınmıştır.

İmam-ı Gazali hazretleri işadamında, tüccarda bulunması lazım gelen ahlakî vasıflarla alakalı olarak şöyle buyurur:

Allah Teâlâ adaleti ve cömertliği emretmiştir. Zira adalet, tüccarın sermayesi cömertlik ise onu muvaffakiyet ve saadete vasıl eden şeydir. Akıllı bir kişiye dünya saadeti için yalnızca sermaye yeterli olmadığı gibi ahiret saadeti için de yalnızca adalet ve haksızlıktan içtinap yeterli değildir. Bununla beraber cömertlik de lazımdır.

Allah Teâlâ şöyle buyuruyor:“Allah’ın sana ihsan ettiği gibi sen de insanlara ihsanda bulun”

“Muhakkak ki Allah Teâlâ adaleti, iyiliği (ihsanı) ve akrabaya yardım etmeyi emreder.”

“Muhakkak ki iyilik eden Muhsinlere Allah’ın rahmeti çok yakındır.”

İhsan kelimesi ile: üzerine vazife olmamasına rağmen kişinin gönlünden gelerek yaptığı ve faydası kendisine olan ameller kastedilir.

Doğruluk, emin bir kişilik ve dürüstlük bir tüccarın sahip olması lazım gelen en mühim vasıflardandır.

Peygamber Efendimiz (S.A.V ) şöyle buyuruyor: “Doğru ve güvenilir tüccar, ahirette nebiler, sıdıkla ve şehitlerle beraber olacaktır

Başka bir hadisi şerifte şöyle buyrulur: Peygamber Efendimiz (-S.A.V ) bir gün namaz kılmak üzere musallaya çıktı. İnsanların alış veriş yaptıklarını görünce “Ey tüccarlar” diye seslendi. Bunun üzerine herkes başını kaldırıp ona bakmaya başladılar. Peygamber Efendimiz (S.A.V ) “Tüccarlar mahşer günü günahkârlar olarak diriltilecekler, ancak, Allah’ın yasaklarından sakınan, iyi davranan ve sadaka verenler hariç” buyurdu.

Rivayet olunur ki, Yunus bin Ubeyd’in elinde kaliteleri birbirinden farklı kumaşlar vardı. Bir kısmının fiyatını 200 lira bir kısmınınkini de 400 lira olarak tayin etmişti. Bir gün dükkânda yerine yeğenini bırakıp namaza gittiğinde bir göçebe Arap gelir ve 400 liralık kumaştan ister. Yeğeni de 200 liralık olanı gösterir, bu göçebenin daha hoşuna gider ve 400 lira vererek alır çıkar. Yolda Yunus bin Ubeyd ile karşılaşır. Yunus onun elindeki kumaşı tanır ve kaça aldığını sorar. Göçebe 400 liraya aldığını söyleyince, “200 liradan fazla etmez, dön gidip onu geri verelim” der. Göçebe “bizim orada bu 500 lira eder ben bu fiyata razıyım” derse de Yunus ısrar eder ve “dinde ki ihlâs ve samimiyet dünya ve onda bulunan her şey den daha hayırlıdır” der.

Dükkâna vardıklarında adamın 200 lirasını iade eder ve yeğenine “sen hiç Allah’tan korkmaz kuldan utanmaz mısın? Niçin normal fiyatına verip de insana karşı dürüst davranmıyorsun?” diyerek çıkışır. Yeğeni “vallahi ben onu zorlamadım, o kendi rızasıyla aldı.” Deyince Yunus, “onun başına gelen şey senin başına gelseydi razı olur muydun? Ticarette fiyatı gizleyerek yahut hilekârlık yaparak yüksek fiyat uygulamak zülümdür, haksızlıktır. Bunlar ise haramdır.” der. Her kim ki, az kârla yetinir o sürümden kazanır.

Bir Hadise de şöyledir: Sırrı Sek ati hazretleri satmak üzere 60 dinara 60 kilo badem alır. Ve toplamda üç dinar kâr koyarak etiketin üzerine 63 dinar yazar. Her on kilodan yarım dinar kâr etmeyi hesaplar. Daha sonra pazarda bu miktardaki bademin fiyatının 90 dinara çıktığı duyulur. Badem satın almak isteyen bir pazarcı gelip bademin kaç para olduğunu sorar. Sırrı sakatı Hz.leri “63 dinar” der. Salih bir kişi olan pazarcı bu miktardaki bademin pazarda fiyatının 90 dinara yükseldiğini söyler. Sırrı Sek ati Hz.leri şöyle der: “Ben bir sözleşme yaptım. O sözleşmemi bozmam. Bademi de ancak 63 dinara satarım.” Pazarcı da, “Ben de hiç kimseyi kandırmayacağıma Allah’a söz verdim, eğer alırsam 90 dinara alırım yoksa almam.” der. Böylece ne pazarcı prensiplerinden taviz verip o bademi alır, ne de Sırrı Sek ati kendi edebinden taviz verip onu daha yüksek bir bedelle satar.

İslam tarihi buna benzer güzelliklerle dopdoludur.

BİR DE MÜSLÜMAN TÜCCARLARIN İSLAM’IN YERYÜZÜNE YAYILMASINDAKİ TESİRLERİNE BAKALIM:

Müslüman tüccarlar hikmetli sözleri ve güzel nasihatleri, ticaret ve diğer amellerindeki samimiyet, dürüstlük ve güzel ahlakları ile gittikleri her yerde İslam’ı yayma gayreti içinde olmuşlardır. Bu sebeple birçok memleket halkı İslam’ı kabul edip Müslüman olmuştur.

Günümüzde Çin sınırları içinde kalan Doğu Türkistan halkı Müslüman tüccarlar sayesinde İslam’la tanışmış ve İslam buradan, Çin’in diğer bölgelerine yayılmıştır.

Endonezya, Malezya, Filipinler gibi Güneydoğu Asya ülkelerine İslam, Müslüman tüccarlar vasıtasıyla ulaşmıştır. Sri Lanka’nın güneybatısındaki Maldiv adalarına İslam’ın ulaşmasında Müslüman tüccarların emeği çok büyüktür.

İslam Vietnam’a da tüccarlar vasıtasıyla girmiştir. Aynı şekilde İslam’ın Kuzey Afrika’dan Orta Afrika’ya hatta Afrika’nın güney uçlarına kadar ulaşmasında Müslüman tüccarların büyük tesiri vardır. Arnavutluk ve diğer bir kısım balkan ülkeleri, Osmanlı fetihlerinden önce Müslüman tüccarlar vasıtasıyla İslam’la şereflenmiş ve bu bölge halklarından birçok kişi bu sayede Müslüman olmuştur.

İşte bu hadiselerin gösterdiği gibi, Müslüman tüccarların insanlarla olan ilişkilerindeki ahlak ve dürüstlük İslam’ın yeryüzünde yayılmasının en önemli sebeplerindendir.

Müslüman tüccar iyi niyetli olmalıdır

İş hayatının her noktasında Müslüman’ın öncelikli hedefi niyeti; rızkını helal yoldan kazanmak, kendisini ve ailesini haramdan muhafaza etmek ve böylelikle Allah rızasını elde etmektir.

Peygamber Efendimiz ( S.AV ) şöyle buyuruyor:

“Dilencilikten korunmak, aile efradına bolluk göstermek ve komşularına (etrafındakilere) yardımda bulunabilmek maksadıyla, helalinden ve meşru şekilde dünyalık talep eden kimse, yüzü, ayın ondördü gibi parlak olduğu halde Allah’a kavuşur.” Çünkü iyi niyet normal ve sıradan işleri, Müslüman’ı Allah’a yaklaştıran ibadete çevirir.

Hadis-i Şerifte “Günahlardan öyle günahlar vardır ki, onlara ancak maişet uğrunda çekilen zahmetler kefaret olur”

Yine Peygamber Efendimiz ( S.A.V ) şöyle buyuruyor: “Ameller niyetlere göredir. Herkes niyetinin karşılığını alır

İsa [A.S ) şöyle buyurmuştur:“İnsanlara (muhtaç olmamak) onlardan istememek için zahmete katlanıp (çalışan)kimseyi Allahü Teâlâ sever.”

Bu yazıyı, hazırlayıp yazmakta bana yardımcı olan sayın ‘’ORHAN POLAT ‘’ hocama ithaf ediyorum…

Sevgi Ve Saygılarımla

Emin KÜTÜK

YORUM EKLE

banner200

banner205