İSLAMSIZ İLAHİYAT


12 Eylül’ün en büyük  kurumsal bakiyesi olan Yüksek Öğretim Kurulu’nu (YÖK) kaldırmak, siyasi partilerin seçim dönemlerindeki ilk vaatlerindendir. Ancak seçimlerden sonra bunlar tamamen unutulur. Zira iktidara geldikten sonra YÖK’ü kaldırmak yerine,  üniversitelerin daha iyi kontrol altında tutulabilmesi için yeni bir başkan atayarak üniversite yönetimlerinde istedikleri gibi söz sahibi olmaktadırlar. Malumunuz şu kaldırmayı planladığımız YÖK yönetimi son günlerde çok tartışılan bir karara daha imza atarak,  İlahiyat Fakültesi’nin ismini İslami İlimler Fakültesi olarak değiştirmiş, müfredatında yer alan felsefe, sanat, musiki ve adında tarih bulunan dersleri de kaldırmıştır. Doğrudur,  Mimar Sinan’ın asırlardır dim dik ayakta duran eserlerinin yanında, her deprem ve  selde tuz buz olan  ve enkazlarından kimse yok mu diyerek hep bir umut aradığımız binaları inşa eden  mühendisliğin müfredatını çok iyi değiştirdik de, sıra İlahiyata geldi.
YÖK yönetiminin yaptığı bu müfredat değişikliği gerek ilahiyatçılar gerekse YÖK üyeleri arasında büyük bir tartışma yaratmıştır. Hatta YÖK üyelerinden Sayın Durmuş GÜNAY alınan karara şerh koyarak: “İlahiyat Fakültelerinin adlarının İslami İlimler Fakültesi şeklinde değiştirilmesi kararı, modern zamanların tarihsel birikimi, tecrübeyi, kurumsallığı, kadim olanı ve geleneği yok sayan, tasfiye eden aklının bir yansımasıdır. Eğer İslami İlimler Fakültesi adı altında bir yükseköğretim kurumuna ihtiyaç söz konusu ise, bu adla ve kendine özgü ve amacı doğrultusunda bir yapılanmaya gidilebilir” demiştir. Sayın GÜNAY bu ifadeleriyle alınan kararın yanlış olduğunu ve yeni bir yapılanmaya gidilmesinin çok daha faydalı olacağını belirtmiştir.
Ünlü Türk yazar, akademisyen ve fikir adamı Nurettin TOPÇU bugün YÖK tarafından kaldırılan felsefe’nin İslam topraklarından kovulmasıyla ilgili olarak: “Kur’an harikası olan ilahi ahlak, İslam diyarında çoktan gömülmüştür” diyerek tepkisini dile getirmiştir. Nurettin TOPÇU’ya  göre din bilgi kaynağı değil, kuvvet kaynağıydı. Dindar adam başkalarından çok şey bilen değil, daha çok kuvvetli olan insan idi. Gelenekçi İslamcıların, "Kuran’ın varlığı kafidir; felsefe insanın inançlarına zarar verir; çünkü sorduğu sorularla insanı şüphe ve inkárın çukuruna düşürebilir" sözlerine cevap olarak, “Felsefe olmazsa Büyük Kitabı hakkıyla anlayamazsınız, sadece ezberlersiniz. Kuran Allah’ın kitabı, felsefe ise bizim onu anlayacak olan şahsiyetimizin örgüsüdür.” demiştir.
İlahiyat Fakülteleri’nde hangi derslerin okutulacağına ilgili akademisyenlerin karar vermesi, hedeflenen eğitimin niteliğini ve etkinliğini de artıracaktır. İlahiyat Fakülteleri özgürlüğü ve adil paylaşımı temel alan bir yapıyla hareket ederek, İslam’ın sosyal adalet ve özgürlükçü bakışını tüm dünyaya tanıtmalıdır. Bu tanıtım sayesinde ki,  insani değerlerini kaybetmiş insanoğlu, güçlünün hayatta kaldığı ve güçsüzün yaşam hakkının olmadığı kapitalizmden kurtulabilsin. Ömer Bin Abdülaziz İslam’ın bu değerlerini bizzat uyguladığı yönetimle tüm dünyaya göstermiştir. Yönetim anlayışıyla İslam Dünyasına örnek olan Ömer Bin Abdülaziz’i, bugün maalesef  din adamları dahi yeterince tanımamaktadır. Evet katılıyorum, yönetim anlayışıyla dünyaya örnek olmuş bir insanı tanıtmayan  müfredat elbette ki değiştirilmelidir. Fakat okutulacak derslerle ilgili kararı da eğitimcisinden, pedagoguna  İlahiyat Fakültelerindeki  akademisyenler vermelidir. Zira özgürlük, adil paylaşım ve bilimden yoksun bir İlahiyat, olsa olsa İslamsız bir  İlahiyatı inşa edecektir. Kim bilir,  belki de YÖK,  “dine karşı din oluşturuyordur”.
    
YORUM EKLE

banner200

banner205