Keneye karşı aşı müjdesi

Kırım Kongo Kanamalı Ateşi (KKKA) hastalığına karşı aşı geliştirilmesi için Türk bilimadamlarının yürüttüğü çalışmadan olumlu sonuçlar alındı.

Keneye karşı aşı müjdesi
Kırım Kongo Kanamalı Ateşi (KKKA) ile ilgili olarak sağlık Bakanlığının açıkladığı tehlikeli 20 İl arasında yer alan ve bu konuda hayatını kaybedenlerinde olduğu bölgemiz için önemli bir buluş, Türk Bilim Adamlarından geldi. 

Sağlık Bakanlığı'nın desteklediği, Erciyes Üniversitesi Tıp Fakültesi öğretim üyesi Prof. Dr. Aykut Özdarendeli'nin liderliğinde yürütülen TÜBİTAK projesiyle geliştirilen aşı, virüsün verildiği farelerde yüzde 80 oranında koruma sağladı.



Projeyle ilgili AA muhabirine bilgi veren Özdarendeli, KKKA'ya karşı ilk aşı çalışmalarına 2005 yılında başladıklarını söyledi.



Sağlık Bakanlığı'nın KKKA ile ilgili desteklediği projenin 2010 yılının Haziran ayında devreye girdiğini belirten Özdarendeli, projenin ayaklarından birini de aşı çalışmalarının oluşturduğunu anlattı.



Prof. Dr. Özdarendeli, KKKA hastalığına karşı dünyada bilinen bir aşı, hatta antiviral ilaç olmadığını belirterek, Bulgaristan'da 1970'lerde geliştirilen aşının kanıtlanmış bir etkinliğinden söz edilemeyeceğini ifade etti.



Bu aşıyla ilgili bilimsel literatürde herhangi bir yayın bulunmadığını vurgulayan Prof. Dr. Özdarendeli, aşının hem eski teknoloji kullanılması hem de fare beyninden üretilmesinden dolayı birçok şüpheli yönü bulunduğunu söyledi.



Yüzde 80 koruma



Kısa süre öncesine kadar üzerinde deney yapılacak hayvan modeli bulunmamasının aşı çalışmalarının önündeki engellerden biri olduğunu belirten Özdarendeli, ''KKKA'ya neden olan kenelerin hayvanlarda hastalık yapmaması nedeniyle deneysel çalışma yapamıyorduk. Bu virüsün hastalık yapabildiği fare modeli geliştirilmesi çalışmalarımızın önünü açtı. Geliştirdiğimiz aşıyı bu fareler üzerinde denedik'' diye konuştu.



Prof. Dr. Özdarendeli, Türkiye'de yürütülen aşı çalışmasıyla ilgili şu bilgileri aktardı:



''Proje kapsamında hem fare beyninden hem de hücre kültüründen inaktif (canlı olmayan virüs) KKKA aşısı hazırlandı. Hücre kültüründen inaktif virüs aşısının fare beyninden üretilene göre daha çok koruyuculuk içerdiği görüldü. Bizim geliştirdiğimiz aşı Bulgar aşısına göre çok daha iyi. Hem bağışıklık sistemini daha iyi uyarıyor hem de fare beyninden üretilen aşıdaki alerjik etki yaratan proteinler bulunmuyor. Hücre kültüründen ürettiğimiz inaktif aşı bu farelerde denendi. Farelerin bir kısmına 3 hafta arayla 3'er doz aşı uyguladık. Diğerlerine ise hiç aşı vermedik. Daha sonra her iki gruba da KKKA'ya neden olan virüsü verdik. Aşı yapmadığımız farelerin hepsi öldü. 3 doz aşı verilen gruplardaki farelerde ise yüzde 80 koruma sağladığı görüldü ki bu iyi bir oran.''



''Çalışma tekrarlanacak''



Aşı dozu ve virüs miktarının gözden geçirilerek bu çalışmanın tekrarlanacağını bildiren Özdarendeli, insan üzerinde deneme öncesi toksisite testlerinin (Aşının deney hayvanlarında hangi dozda ne gibi etki göstereceğinin saptanması) yapılacağını söyledi.



Bu çalışmanın tavşanlar üzerinde yürütüleceğini, ancak Türkiye'de sertifikalı laboratuvar bulunmaması nedeniyle testlerin hizmet alımı yoluyla yurt dışında yapılacağını anlatan Özdarendeli, bu sürecin 1 yılı bulabileceğini belirtti.



Toksisite testlerinden istenen sonucun alınması halinde aşının bir grup insan üzerinde deneneceğini bildiren Prof. Dr. Özdarendeli, ''Bu çalışma ya Sağlık Bakanlığı'nın belirleyeceği bir yerde ya da Erciyes Üniversitesi'nde kurulacak ilaç ve eczacılık araştırma merkezinde yapılabilir. Üniversite yönetimi buna çok istekli'' diye konuştu.



İnsanlar üzerindeki çalışmalarda ise aşının antikor geliştirip geliştirmediğine bakılacağını ifade eden Özdarendeli, ''Faz çalışmalarından sonra aşının endüstriyel düzeyde üretimi söz konusu olabilecek'' dedi.



''Aşının insanlar üzerinde etkinliği konusunda ümitli olup olmadığı'' sorulan Özdarendeli, ''Şimdiye kadar elde ettiğimiz veriler aşının insanlarda da etkili olabileceği yönünde bizi umutlandırıyor'' yanıtını verdi.



''KKKA aşısı üreten ilk ülke olabiliriz''



Türkiye'nin Rusya, Bulgaristan ve İran gibi KKKA hastalığının görüldüğü ülkelerden biri olduğunu hatırlatan Özdarendeli, ''Sağlık Bakanlığı'na, bu konuda çalışma yürüten bilimadamlarına teşekkür etmek gerekiyor. Geldiğimiz nokta çok önemli. Bu çalışmayla KKKA aşısı üreten ilk ülke olabiliriz'' ifadesini kullandı.

Vücutta kene olmasa da dikkat edin

Ondokuz Mayıs Üniversitesi (OMÜ) Rektör Yardımcısı ve Tıp Fakültesi İnfeksiyon Hastalıkları ve Klinik Mikrobiyoloji Ana Bilim Dalı Başkanı Prof. Dr. Hakan Leblebicioğlu, riskli kırsal bölgelerde yaşayan kişilerde kene tutunma hikayesi olmasa bile ateş, halsizlik, bulantı, kusma ve kanama belirtileri mevcutsa, Kırım Kongo Kanamalı Ateşi (KKKA) incelemesi yapılması gerektiğini söyledi. 



Leblebicioğlu, AA muhabirine yaptığı açıklamada, mevsim nedeniyle KKKA hastalığının görülme sıklığının artabileceği bir döneme girildiğine dikkati çekti.

Özellikle yüksek rakımlı yörelerde yaşayanların daha dikkatli olması gerektiğini belirten Leblebicioğlu, kenelerle insanlar arasındaki temasın önlenmesinin önemli olduğunu vurguladı.

Kırsal kesimde hayvancılığın ve tarım alanında çalışmanın sık olmasının, kenelerin vücuda tutunmasını artırdığını dile getiren Leblebicioğlu, ''Keneler birtakım hastalığa zemin hazırlar. Bu nedenle kenelerin vücuttan mümkün olduğunca erken çıkarılması gerekir. Riskli bölgelerdeki sağlıkçıların kenenin nasıl çıkarılacağını bilmesi de bu anlamda önemli.'' diye konuştu.



Prof. Dr. Leblebicioğlu, KKKA şüpheli hastaların takibinin çok önemli olduğunu vurgulayarak, şunları kaydetti:

''Riskli kırsal bölgelerde yaşayan kişilerde kene tutunma hikayesi olmasa bile ateş, halsizlik, bulantı, kusma ve kanama belirtileri mevcutsa, KKKA incelemesi yapılmalı. Özellikle hastaların klinik durumu ağırlaşmadan ilgili merkezlere sevk edilmesi, tanı, takip ve destek tedavisinin erkenden yapılmasını sağlayacaktır. Bu konuda hassas davranılmalı.''  




YORUM EKLE
YORUMLAR
Kemal KUŞCUL
Kemal KUŞCUL - 12 yıl Önce

KENE ile yazıları dikkatlice takip etmekteyim. Okuduğum kadarı ile doğanın dengesini bozan biz insanlardan kaynaklanmakta.
Doğada hiç bir şeyin sebebsiz olmadığını bir kere daha anlamış olmaktayız. KINALI KEKLİK, GÖÇMEN KUŞLAR, kapımızın önünde ki TAVUKLARIMIZ bizler için var olduğu halde SEBEBSİZ OLARAK YOK ETMEKTEYİZ.
Bir karton yumurta beş lira deyip TAVUK BESLEMİYORUZ, bir çuval un 50 lira EKİN EKMEYE NE HACET DEYİP TARLALARIMIZI EKMİYORUZ.
ÖZELLİKLE KÖYLERİMİZİN YERLEŞİM ALANLARINA YAKIN TARLALARIMIZI EKİP BİÇMELİYİZ ki doğa bizden intikam almasın.
Aşı denmekte, köyüne giden 10 yaşında ki bir çocuğa bu aşıyı yaptırdığınızda ne gibi zararları olacağı belli mi.
Gelin biz SİVRİ SİNEKLE MÜCADELE etme yerine BATAKLIĞI KURUTALIM ve yöre derneklerimiz hızla ekilebilir tarlaları sürsünler ve bu tarlalardan GELİR ETSİNLER. Hem insanlarımız organik un temin etmiş olsunlar ve aynı zamanda KENE DENDE KURTULMUŞ OLALIM.

SIRADAKİ HABER

banner200

banner205